Talim-i kıraat, L'apprentissage de la lecture, fut publié en 1892 (1311), en Turc imprimé en caractères arabes, par l'éditeur Nişan Berberyan (1842-1907). C'est un livre de classe pour se familiariser avec les caractères arabes utilisés pour écrire le Turc et un ouvrage didactique. 

On y trouve des exemples de phrases simples avec du vocabulaire simple d'abord, puis des phrases plus complexes au vocabulaire plus recherché. Cette méthode a, outre la lecture, une vocation didactique et fut réédité à de nombreuses reprises.

Nous présentons ici la 25e impression de la première section, 80 pages.

Côté apprentissage, on découvre le temps, les plantes, etc, dans une progression du plus simple au plus compliqué. La dernière leçon présente des proverbes.

Page de titre de Talim-i kıraat avec transcription

 

TA’LÎM-İ  KIRÂAT

Ma’lûmâtı İbtidâiyye ve Nesâyih-i Nâfia


Hurûf-ı hecâyı belledikten sonra çocukları, ma’nasını kolayca anlayabilecekleri

terkîbler ile kırâate alıştırmak, kendilerine en ziyâde lâzım olan ma’lûmât ile

berâber hüsn-i terbiyelerine medâr olacak efkârı vermek üzere cem’ ve tertîb

olunmuştur.

Müessis ve Mürettibi/Musahhihi
Kitâbcı Arakel        Mu’allim Nâci

Birinci Kısım               Yirmi Ikinci Tab’

(14 def’ası nesh, 9 def’ası rik’a hattıyladır.)
Maârif Nezâret-i Celîlesi’nin ruhsatıyla tab’ olunmuştur.

Her hakkı sâhibine âiddir.

İstanbul

Nişan Berberyan Matba’ası

1311 (1892/1893)

Quelques mots :

kıraat = lecture
Müessis ve Mürettibi = fondateur et typographe (fondateur, compositeur d'imprimerie)
birinci Kısım  = 1ère section
tab = impression
mussahhih = correcteur d'imprimerie

La lecture des pages se fait de droite à gauche. Les pages impaires sont donc à gauche.

Extraits de Talim-i kıraat

[9]
Belle première page avec le titre encadré. En bas, sous un trait se trouvent les notes qui expliquent les mots considérés comme plus difficiles : ils sont entre crochets.

Birinci Kırâat – Mektebe Devâm [Première leçon : continuer l'école]

Ben, bir küçük çocuğum; daha hiçbir şey bilmiyorum. Çocuklar ne bilirler? Çalışırlarsa her şeyi öğrenirler. Ben çalışacağım; bilmediğim şeyleri öğreneceğim. Çocuklar; okumuş, terbiye görmüş olursa onları herkes sever; herkes metheder.

Moi, je suis un petit enfant, je ne sais encore rien. Que peuvent savoir les enfants ? Moi je travaillerai, j'apprendrai les choses que je ne sais pas...

Ben; bir şâkirdim. Hocalarım var. Bana okuyup yazmak öğreten, beni terbiye eden onlardır. Onlara itâat etmeliyim; dersime, yazıma çalışmalıyım.

İyi bir şâkird, aklını başına toplar; hocasının sözünü dinler; dersine, yazısına çalışır; uslu, terbiyeli olur; vaktiyle mektebe gider.

[11]

İkinci Kırâat – Büyümek [Deuxième  leçon : grandir]

Birkaç sene sonra şimdikinden daha ziyâde büyüyeceğim. Eğer oynayacak, boş duracak yerde şimdiden çalışıp derslerimi ilerletecek olursam daha çok şey bellemiş olacağım. Tenbel olan, bir şey öğrenemez. Seneler gelir geçer; yaşı artar; câhil ve sefîl kalır; hiçbir kimse onu sevmez; yüzüne bile bakmaz.

Dans quelques années, je serai plus grand que maintenant...

[12]

Üçüncü Kırâat – Vakit [Troisième  leçon : le temps]

Bir sâat, altmış dakîkadır. Bir dakîka, altmış sâniyedir. Bir sâniye, bir lahza, ya’ni: bir göz açıp kapayacak kadar zamândır.
Une heure équivaut à soixante minutes. Une minute, 60 secondes. Une seconde [se dit saniye ou lahza], c'est le temps d'ouvrir et de fermer un oeil.

Gece ile gündüz, yirmi dört sâattir. Yirmi dört sâat, bir gündür. Yedi gün, bir haftadır. Dört hafta ile iki, yâhûd üç gün, bir aydır. On iki ay, bir senedir; bir sene, elli iki hafta eder; gün hesabıyla da: 365 gündür. Yüz sene, bir "‘asır"dır.
Dans une nuit et un jour, il y a vingt-quatre heures. Vingt-quatre heures font un jour...

[31]

 

Sekizinci Kırâat – Nebâtât [Huitième  leçon : les plantes]

Ot, çiçek, ağaç ve bunlar gibi toprakta biten her şeye: "nebâtât" denir.

L'herbe, la fleur, l'arbre et toute chose qui leur ressemble et qui vient de la terre, cela s'appelle plantes

Nebâtâtın bir kısmı, insânlara, bir kısmı, hayvânlara birer yiyecek olmak üzere yaratılmıştır. Bunlardan çiğ veya pişirilerek insânlar tarafından yenenlere: "sebzevât" ismi verilir. Pişirilmeksizin yenenlere de: "yemiş" denmektedir.

Nebâtâtın bir takımı ‘ilâca, bir takımı da süse yarar. Nebâtâtın bir kısmı toprak içinde olur. Buna: "kök" denir. Gıdâlarını: topraktan, sudan, ve havadan alırlar.

Tâze nebâtâtı pek severim. Renkleri, görünüşleri, hoşuma gider. Bildiğim sebzevât çoktur. Bunlardan: fasulyeyi, bezelyeyi, lahanayı, havucu, hıyarı, maydanozu, şalgamı, enginarı, bamyayı, kabağı, batlıcanı, semizotunu, kerevizi, pırasayı, soğanı, domatesi, ebegümecini tanırım.

Buğday, arpa, çavdar, yulaf, yerelması, patates, mısır buğdayı, tarlalarda olur. Pek güzel tanırım. Bunlardan buğday ile mısır buğdayını daha iyi tanırım.

Yemişlerin: renkleri, görünüşleri, kokuları, hoş ve latîftir. Başlıcaları şunlardır:

[32]

Armut, elma, erik, kiraz, vişne, zerdâlü, şeftâlü, kayısı, üzüm, bâdem, ceviz, fındık, hurma, incir, nar, ayva, portukal, turunç, mandalina, çilek, dut, karadut, kızılcık, kestâne, muşmula, karpuz, kavun, ağaç kavunu, ‘unnâb, fıstık, şam fıstığı, limon, keçiboynuzu, Hindistan cevizi.

...

[36]

On İkinci Kırâat – Hikmet [ Douzième leçon : la sagesse]

S – Re’s-i hikmet** nedir?

C – Allah’tan korkmaktır; çünkü hepimizi ve bütün cihânı yaratan, nizâm ve intizâm üzere hıfz eyleyen, gizli ve âşikâr işlenen işleri, söylenen sözleri, fikirlerimizden geçen şeyleri bilen, Hakk Teâlâ hazretleridir.

Bunun için Zât-ı Akdes*ine hulûs-ı kalp* ve sıdk-ı tam ile* ‘ibâdet* etmeli; "yapın" diye emir buyurduğu şeyleri yapmalı; "yapmayın" diye nehiy* buyurduğu şeyleri yapmamalıdır.

S – Bu vazîfe*lerimizi icrâ etmekten bize ne fâide hasıl olur?

C – Dünya ve âhirette ‘azîz ve mes’ûd oluruz.

S – Bu vazîfelerimizin sûret-i icrâsını kimden ve nereden öğrenebiliriz?

* [Fazîlet] büyük iyilik.

* [Ma’rifet] bilmek; biliş. Tanımak; tanıyış.

** [Re’s-i hikmet] en baş ‘ilim; ‘ilmin başlangıcı; ya’ni: en evvel bilinecek şey.

*** [Nizâm ve intizâm üzere] (her şey) sırasıyla; yerli yerince.

* [Akdes] en temiz, en âzîz ve mübârek (olan).

* [Hulûs-ı kalp] yüreğin sâf ve temizliği.

* [Sıdk-ı tam ile] doğrulukla; doğru yürekle.

* [‘İbâdet] Allah’a kulluk etmek.

* [Nehiy] men’; yasak; (emrin zıddı).

* [Vazîfe] borç; icrâsı borç olan şey.

* [İnzâl] indirmek.

** [Kütüb-i Mukaddese] mübârek kitâblar.

* [Ahkâmına] hükümlerine; emirlerine.

* [Tatbîk] uydurmak.

* [Hareket] gidiş; davranış.

* [Vecâib-i insâniyye] insâna icrâsı borç olan (şeyler).

 [41]

On Dördüncü Kırâat – Mevsimler [Quatorzième  leçon : les saisons]

Senede dört mevsim vardır. Her biri üçer aydır. İsimleri de şunlardır: "ilkbahâr", "yaz", "sonbahâr", "kış".

Dans une année, il y a 4 saisons. Chaque tiers de celles-ci est le mois. En voici les noms : printemps, été, automne, hiver...

İlkbahâr: mart, nîsan, mayıs aylarıdır. Yaz: hazîrân, temmûz, ağustos aylarıdır. Sonbahâr: eylül, teşrîn-i evvel, teşrîn-i sânî aylarıdır. Kış: kânûn-ı evvel, kânûn-ı sânî, şubat aylarıdır.

...

[69]

Otuz Dördüncü Kırâat – Durûb-ı Emsâl [Trente-troisième  leçon : proverbes]

Ağaç yaş iken eğilir.

Anlatışa göre fetvâ verilir.

Akçenin gittiğine bakma! İşin bittiğine bak!

İşten artmaz, dişten artar.

İşsizlik, kötülüklerin anasıdır.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

 let işler el övünür; kılıç keser kol övünür.

İğneyi evvel kendine sok! Sonra çuvaldızı ele!

İyilik et, denize at! Bâlık bilmezse Hâlık bilir.

Bana, benden olur her ne olursa.

* [Hikmet-âmîz] hikmetli; ‘akıllı.

* [Mesrûr] sevinçli.

 

Ak akçe kara gün içindir.

Altunı sarrâfa sor, cevâhiri kuyumcuya.

Alma mazlûmun âhını, çıkar âheste âheste!

Parasını ‘azîz eden kendisini zelîl eder.

Tenbele iş buyur! Sana ‘akıl öğretsin.

Tilki vardır baş keser, kurdun adı yamandır.

Çok söyleyen çok yanılır.

Hayvân ölür, semeri kalır; insân ölür, eseri kalır.

Source : 
Nous avons repris les transcriptions de l'article de
Kemal Zeki Zorbaz et Hüseyin Özçakmak, Ma’lûmât-i̇ İbti̇dâi̇yye Ve Nesâyi̇h-i̇ Nâfi̇a Ki̇tabinin Çeşi̇tli̇ Açilardan İncelenmesi̇ (Evaluation of the Book of Ma’lûmât-i İbtidâiyye ve Nesâyih-i Nâfia According to Various Aspects), Tarih Okulu Dergisi (TOD), Journal of History School (JOHS), Mart 2015, Yıl 8, Sayı XXI, ss. 131-193. Année 8, Tome XXI, pp. 131-193. 
http://www.johschool.com/Makaleler/253530265_5.%20Kemal%20Zeki%20Zorbaz.pdf

Quelques pages de Talim-i kıraat

Sauvegarder
Choix utilisateur pour les Cookies
Nous utilisons des cookies afin de vous proposer les meilleurs services possibles. Si vous déclinez l'utilisation de ces cookies, le site web pourrait ne pas fonctionner correctement.
Tout accepter
Tout décliner
En savoir plus
Unknown
Unknown
Accepter
Décliner
Analytics
Outils utilisés pour analyser les données de navigation et mesurer l'efficacité du site internet afin de comprendre son fonctionnement.
Google Analytics
Accepter
Décliner